3 Kasım 2009 Salı

İki Dil Bir Bavul


Hani “sımsıcak bir x,içinizi ısıtacak” türünden klişe bir önereme vardır ya ,bu belgesel/film için yapılabilecek en kısa ve öz tanım bu oluyor galiba.Belgesel olması her şeyin daha da yüzümüze yüzümüze vurulmasına sebebiyet veren bir etmen.Hani konuşmalarımızda yeri geldiğinde kulaktan dolma şekilde Doğu’da yaşamak,eğitim görmek çok zor deriz ya ,işte bu film kulaktan dolma bilgiyi somutlaştırmış.Emre Öğretmen ne diyor: “Ben bir şey beklemiyordum ama burada hiçbir şey yok”.Açılım diyerek rant sağlayıp politika yapanların gözüne sokulması gereken bir film.Evde küçük kardeşe bakabilecek kimse olmadığı için okula gidemeyen çocukları görüyorsunuz,patlak topla nasıl keyifli maç yapılabildiğini,taşın ne kadar önemli bir “oyuncak” olduğunu,mağaradan bozma evlerde yaşamayı,globalleşen dünyada çok önemli bir etiket olan vizyonun ,oralarda yetişen bir birey için ne kadar edinilmesi imkansız bir sözcük olduğunu ve Zilkif Yıldırım’ın nasıl içinize sokmak isteyebileceğiniz türden bir çocuk olduğunu görüyorsunuz.Filmi izleyip sağa sola karşı ahlak bekçiliğine girişmiş değilim,bunlar birincil derece kendime yönelttiğim gerçekler.

Hani Into the Wild izleyenlerin büyük çoğunluğu , düzenden kaçıp başını alıp gitmek istiyor ya,merak ediyorum acaba bu filmi izleyip böyle bir ideal peşinde koşup oralarda öğretmenlik yapmak isteyenler olacak mıdır?Yalnız şunu çok iyi biliyorum ki idealistlik bu çevrede çok saygı gören bir araç değil.Arkandan “salak kpss’de düşük puan almış anca oraları kazanabilmiş” derler.Vallahi derler bunu…

1 yorum:

Bunlarda Var:

Related Posts with Thumbnails