25 Temmuz 2010 Pazar

Gurbet Eller!!!


Gurbet ellere kaçıyorum ne internet bağlantısı ne telefon...Blogda bi süre ben yokum sizi Yass ile başbaşa bırakıyorum...Öperim...

8 Temmuz 2010 Perşembe

Zenana Pilsner


Hani açken alışverişe gitmek sakattır, bünyenin canı gördüğü her şeyi çeker ve kasada küçük çaplı bir bozguna uğrar ya ( “hani, ya” kalıbı kullanmak…o yeah!) , dün öğrenmiş bulunuyorum ki kafa güzelken de kuruyemişçiye girmek aynı oranda sakatmış. Bir süredir devam eden devlet-vatandaş sorunumun çözülmesi hasebiyle dün, yazın başından beri ısrarla gittiğim barın, ısrarla oturduğum sandalyesinde arkadaşlarımla oturduk, içtik ve eve dönmeden “du lan iki bira alayım cila olsun” mantığıyla girdim kuruyemişçiye ve 5’i extra olmak üzere 11 bira aldım. Ben sanıyorum ki kafadaki “ehe ehee negzel bi gün laaa” diyen arkadaş gaz vermeye devam edecek evde de. Lan daha koltuğa oturduğum dakika uyumuşum, gece yarım suları uyandım ve ayıldım. 11 bira lan 11 hayvan. Bi insan bütçesini durduk yere böyle sikertmez, sikertmemeli!! Bugün akşama doğru eve döndüm dolapta kuzu gibi yatıyorlar. Ekmeğin içine koyacak bi kaşar peyniri yok ama 3 kişiyi gece sonunda halay çekecek kıvama getirebilecek bira var. Bu minvalde açtım bi tane ve zar zor bitirdim. Bol bol olmasından dolayı bünye istemiyor içmek tabi. Şerefsiz psikoloji seni. Neyse efendim blogu kişisel çıkarlarım için kullanıyor ve buradan açık arttırmayla “süper soğutulmuş, gevrek bira” satışı başlatıyorum. Ya da siktir et açık arttırmayı falan, uğrayın iki bira müessese ikramıdır.

6 Temmuz 2010 Salı

OkulCanımıAldın.


yazın okuldayım,kışın okuldayım,okulda değilsem okulu düşünüyorum=)1 senedir hayatım böyle geçiyor diyebilirim.üniversitenin ilk 2 senesi feci yatmış olmanın cezasını çekiyorum.sene tekrarlarını kıl payı atlattıktan sonra oldukça büyük bir ilerleme kaydetmiş bulunuyorum ama yaz okullarında yükseltmeye ders almak,dönemde yükseltmeye ders almak,bir yandan ilgilendiğime karar vediğim alanda işime yarayacak seçmelileri almak suretiyle beynimi yemiş bulunuyorum.bu yazım resmen ziyan mesela yaz okulu bitiyor büyük bir bal sonucu ayarladığım stajım başlıyor sonra da okul=)Zen de anca yazı yazmadın desin=)

sonuç:biri beni tatile götürsün=)

Naci en Alamo


Blog'da ne hikmetse hep çingan,balkan şarkılar paylaşasım geliyor, sebebini bende bilemiyorum. Tesadüf diyelim ve bu sefer bu tarzın bana göre amca oğlu olan flemenko şahane bi şarkıyı ortaya atalım. Şarkı Tony Gatlif abimizin, Remedios Silva Pisa isimli bağğyan deli dehşet sesiyle fena bi hale getirmiş şarkıyı. Vengo filminin de soundtracki. Şarkı doğal olarak İspanyolca, buraya Türkçe çevirisini koyalım daha bi mana bulsun. Ben şarkının Yasmin Levy versiyonunu pek tamahkar şekilde dinlerken, pek sevgili bi arkadaşımın sayesinde daha bi güzel olan bu versiyonla yanaklarım al al olana kadar rakı içmek istiyorum. Dinleyiniz, içiniz, içtiriniz!!!

Remedios Silva Pisa yorumu:
Naci En Alamo (Original Video Clip) from blog.memoonline.net on Vimeo.

hiçlikten geliyorum
ne bir yerim var
ne de vatanım

bir yangın başlatabilirim parmaklarımla
yüreğimle şarkı söylerim sana
ki 
yüreğimin teli sızlamakta

alamo'da doğdum ben (aşktan doğdum ben)

hiçlikten geliyorum
ne bir yerim var
ne de vatanım

büyüler seni, acınla şarkı söylediğinde kadınlarımız.

Yasmin Levy yorumu:



5 Temmuz 2010 Pazartesi

Haykırma Müessesesi #4





>   Dünya Kupası’nın başından beri Hollanda taraftarıyım, keşke turnuva öncesi buraya bi yere not düşseymişim, herkeste bi Hollanda sempatizanlığı baş gösterdi adamlar bok gibi oynasalar dahi Brezilya’yı eleyip yarı finale yükselince. Bunca zaman sürekli şahane top oynayıp en fazla çeyrek finale kadar çıkan takım      (Yaş itibariyle hatırladığım en eski turnuva 94 DK, zaman mefhumum buradan itibaren işler) en kral özellikleri olan şahane futbolu normale indirgeyince kendilerini yarı finalde buldular. Futbolun adaleti yok hakkaten. Ya da süpersonik insan, milli yorumcumuz Ömer Üründül’dan alıntı yapmamız gerekirse “Tağbi Erdoğan futbol enteresan”.  

>Son iki aydır 6’lık bir serisini kaybetmek, diğer 12lik bir seriyi de annemlerde unutmak üzere 3 kere vesikalık fotoğraf çektirdim hala adam gibi poz veremiyorum. Kasılıyorum resmen lan. Tüm fotoğrafçıların ortak cümlesi “gülümsemeyi pek sevmiyoruz galiba” bu cümleyi duyunca iyice somurtuyorum ben, sinire kesiyorum. Bugünkü fotoğrafçı “abi aşağıya in hazır olunca zile basarsın” dedi. Karanlığa doğru “bu sefer süper poz verecem” gazlarıyla inerken, bildiğimiz beyaz bir atletle odadan çıkan bi dayıyla karşılaştım. İlk 3 saniye götüm attı. Karanlık vs. Zen vs. Atletli Dayı. Sanırsam dayı inceden tedirginliğimi fark etti ki yukarıya “sıcak su ahmıyo layn!! diye hönkürdü. Dayıyla karşılaşmış olmak tüm gazımı skip attı tabi mal gibi bi poz çıktı ortaya.  Oysa ki fotoğrafçı karşısında Monica Bellucci var ve onun “click here to see naked pictures” fotolarını çekiyormuşcasına “çeeok gizeell” , “evet bozmuyoruz, onn numara” nidalarıyla beni gaza getirdikçe sandım bu sefer herkesin gönüllerini feth edecem bu vesikalıklarla ama muvaffak olamadım ne yazık ki. Zorla gülmeye çalışırken kitlenen dudaklı, gözlerde keşke siktirip olup gitsem buradan diyen bi ifadeye sahip yepisyeni 6’lık bebekler elimde. Keşke bunlarda bi şekilde kaybolsa lan.

> Mahallemizin muhtarının masasında “XXX  mahalle muhtarı Cemil Şensöz” yazılı bir adet bayrak bulunduğu gördüm ya bu ego bizi vilayet yapar, ahanda buraya yazıyorum( aslında burada elimi ağzıma götürüp, dudağıma değdirip, düz bir zemine yazıyo gibi yapıyorum ama gerçekten yazınca, orada yazdığım yazıyorum bu anlamı veremiyor tabi. Çok karıştı ama neyse. Heeaa bu arada muhtarın ismi sallıyorum, uyandırayım. Neyse ben yine daldım parantez içine, çıkınca görüşürüz).

>  Arkadaşımın evinde yaklaşık bi 8-10 yıl sonra ilk kez Sims oynadım. Yılların acısını 9 saat aralıksız oynayarak çıkardım. Benden bu yana çok geliştirmişler oyunu, adama  röbdeşambır giydirebiliyoruz lan daha ne olsun?! 


>  Factotum’u izledim, kişisel tarihimde kitabını okuduğum eserin ilk kez sinema versiyonunu izlemiş bulunuyorum. Doyasıya yıllardır sağdan soldan başka eserler de maruz kaldığım “ kitaba sadık kalmamışlar, bok gibi film olmuş” artisliğini yapmak istiyorum ama filmde gayet güzel olmuş lan. Hele Barfly’la filmi, Bukowski olarak Mickey Rourke’la Matt Dilon’u karşılaştırırsanız oldukça tatmin edici olmuş diyebilirim. Barfly’ın tek artısı Hank’ın yaşadığı dönemde çekilmiş olmasından ötürü babanın kısada olsa bizzat filmde gözükebilmiş olmasıydı. Bunda da eş durumundan Linda Bukowski iki saniye gözükse gönüller daha bi şen olurdu ama gram eksiklikte değil tabi.

>  Soul Kitchen’ın soundtrack albümü Once’ınkiyle  kapışır, uyandırayım.

1 Temmuz 2010 Perşembe

Bu nedir?

Türk sineması 4 büyüklerinden (Filiz Akın, Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit, Fatma Girik) favorim her zaman Filiz Akın olmuştur ama Türkan Şoray'ın bu fotoğrafı nedir arkadaşım bana birisi açıklasın lütfen?

Bunlarda Var:

Related Posts with Thumbnails