14 Temmuz 2009 Salı

Yazdan Kalma Bir Gün...Evet Yazdan...

Uyku düzenimin ne gaddar saçmasapan olduğu hakkında bi yazı yazmıştım zaten.Bu ara iyice saçmalayan bu sistem nedeniyle bu ara beraber kaldığım abimle aynı ev içinde günde en fazla 3-4 saat görüşebiliyoruz.Ben uyanırken(dün akşam 10’da uyandım diyeyim durum daha bi açıkça anlaşılsın) o uyumaya gidiyor ,o uyanıkken ben uyuyorum.Bu durumu kendi içimizde hırsızlık önlemi olarak adlandırmaya başladık çünkü evde 24 saat birileri uyanık vaziyette(uff uyanık yazmaktan yoruldum,bak hala…).İşte bu işleyişi durdurmak için bugün akşama kadar uyumamaya karar verdim.

Dedim madem uyumayacam kendimi şu sabah saatlerinde yeni uyanmış modlara sokayım,inanırsam uyumam.Zaten kahve-sigara ikilisi yüzünden kazınan midemi de mutlu etmek için pastaneye gitme kararı aldım.Camdan havayı kontrol etmek üzere bakınca üstümdeki şort,tişort ikilisine birde uzun kollu gömleğin eşlik etmesine karar verdim ve anlamsız bir kombinasyonla dışarı çıktım.Siyah şort,kırmızı tişort,yeşil gömlek…oo beybeaa dediğinizi duyar gibiyim.

Dışarda güneş var ama oldukça soğuk esen bir rüzgarda beraberinde. Hava tam okulun ilk başladığı zamanlar ,yazın bittiğini kabul etmek istemeyen okula giden bünyenin yediği rüzgarla ,gerçeklerle yüzleştiği kıvamda.Farkındayım enteresan bir tanım oldu ama bence herkes anlamıştır neden bahsettiğimi.Evin önündeki yokuşu çıkınca,Temmuz ortasında yaşadığım nostalji tavan yaptı.Çünkü okula gitmek için dolmuşa bindiğim noktaya ulaşmıştım.Ve işte sabahın bu saatlerinde görmeye alıştığım benden hiç hazzetmeyen güruh ordaydı(Bu arada biri beni aydınlatsın lütfen “Ve” ile cümle başlar mı?Emin değilim çekinerek öyle başladım,eğer kurallara uygunsa allaama hiç acımam her cümlemin başı yapar hatta adımı bile öncesinde “Ve” kullanarak söylerim yeminle).Başını halk ekmek büfesi kuyruğunda bulunan teyzelerin çektiği bu güruhta aynı zamanda her sabah o saatte ne yaptıklarını anlamadığım bıçkın mahalle delüannıları ve sabahına göre değişen kalıcı olmayan figuranlar bulunuyordu.

Önce teyzelerin yanından geçiyor ve kara camlı güneş gözlüğümle, yandan yandan çaktırmadan beni hatırlayıp hatırlamadıklarını kesiyordum.Ben onları ayırt edemiyorum çünkü onlar çekik gözlü insanlar gibiler,hepsi aynı sanki.Fakat sanki beni hatırladılar ve hatta her sabah :“Anam Hayriye tipe bak küpeli falan,nası tip anam bu?” “Oyy oyy sorma hemşirem ,bizim kız damat olarak bunu getirse bacaklarını ayırırım valla!” ya da buna benzer yaptıkları (tamamen hayal gücümdür bu konuşmalar ama o bakışlar başka anlama geliyor olamaz lan) muhabbeti yeniden bi tekrarlama şansına kavuştular.Oysa ki ben uzun saçlarımı kestirince Hayriye Teyze’nin gözüne girerim diye düşünüyordum,yıkıldım lan.

Teyzeleri atlattıktan sonra bıçkınların yanına geliyordum ve Türk erkekleri arasında yazılı olmayan kurallar doğrultusunda “Naayaksın koçum sen?” bakışmasını karşılıklı olarak yapıp yoluma devam ediyordum.Bu bakışmalar eko sistem için zaruridir ancak süresini ve şeklini ayarlamak kaidesiyle.Az bakarsan “adam mısın da hava atıyon koçum” mesajı verirken ,çok bakıldığında arkanızdan “gay lan heralde” yaftasını yeme riskiniz bulunur.16 yaşından sonra tüm Türk erkekleri kıvamı tutturmayı öğrenir.

Okul başlamış gibi,havada güneş var ama soğuk,durağın çevresi tipik ahalisiyle çevrili.Amma velakin ne okul var ne sonbahar gelmiş.Zaten benimde bi nebze içimi burkan bu oldu.Daha doğrusu sonbahar yine gelecek ama bu sefer uff okul başlıyo sıkıntısını yaşamayacam.Bu sefer okula gittiğimde arkadaşlarımla “geldik yine koduğumun okuluna” merkezli serzenişsel konuşmaları değil o arkadaşlarımdan bir kısmına “arkadaşlar haftaya Obama’nın TBMM’de yaptığı konuşmadan sorumluymuşsunuz ,B. Hoca öyle söyledi” diyen adam olacağım.Dur klişenin gözüne vurayım "Hayat garip lan" diyerek bitireyim yazıyı...Valla da bitirdim...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bunlarda Var:

Related Posts with Thumbnails