11 Ekim 2009 Pazar

Gelişine Yazmak...

Eylül’den beri rolantide çalışan kafam ,sonunda az biraz içinde halen hücre barındırdığı sinyalleri yollamaya başladı.Net şekilde kendi kendine bir akım başlattığını hissedebiliyorum.Bir anda vahiy gelmiş gibi oldu;sifli-salak modumdan arındım.Sanıyorum adı banker lambası olarak geçen ama bana kalırsa öyle pis bir sıfatı hak etmeyen ,yeşil başlıklı ,yandan zincirle açılıp kapanan süpersonik masa lambamın etkisi büyük.Evde ışıma görevini verdiğim lamba her an kapıdan Nuri Bilge ve Zeki el ele salona gireceklermiş gibi bir ambiyans yaratıyor ortamda,zaten evde ses seda yok,yeminle koltuk altında bir anda oluşabilirler bile.Heaa sevgili okur bir de yüzyıllardır çevreme “Valla alacam layyn” diyerek bıkkınlık getirdiğim yuvarlak hippi gözlüklerime de kavuştum.Efendi gibi gittim muayenemi oldum ,şu yaşa gelmeme rağmen ihmalkarlığımdan ötürü yine doktordan azar işittim ama yılmadım,reçetemi aldım ve optik optik dolaşıp sonunda edindim şahane hippicanları.Saçları da yeniden uzatayım o zaman değmeyin keyfime.

Doktora giderken dolmuşun en ön koltuğuna benim oturduğumu gören şoför yine 4 tekere kavuşmuş Kenan Sofuoğlu hırsıyla abandı gaza ve ben yine bu dolmuşlarda niye emniyet kemeri yok diye hayıflandım(hoş olsa nah takarım ama madem yok o zaman hayıflanmak hakkım).Sürekli böyle oluyor,ne zaman ki Zen ön koltukta,şoförler bas gaza yavrum bas gaza,Zen tırsa tırsa git.Işıklarda dururken ,öndeki arabada yaşı 4 hadi senin için zorluyorum 5 yaşında bir çocuk ,ön koltuktan sarkmış elinde bir oyuncak kamyon.İlk başta en duyarlı halimle kendi ruh dünyama “çocuğun öyle sarkmasına izin verilir mi hiç?” diyerek sosyal mesajımı verdim ardından aptal çocuğun ne yaptığını çözmeye kafa yordum.Kamyonu uzatmış camdan, göremediğim ağzıyla büyük ihtimalle “vuuvv vuuvv” sesleri çıkararak ,uçuruyo mu ne yapıyo damperli kamyonu?Bir kere bana hayal gücü yüksek ,parlak zekalı çocuk ayağı yapmasın hiç…O kamyonu ziksen uçuramazsın.E o zaman ne bok yemeye böyle bir telaşe içerisinde?E çünkü o gerizekalının hayattaki tek mülkü oyuncakları,malını elinden bırakamıyor iki dakika bile mal.Mülkiyet duygusuna bu yaştan bağlı olmak bence pek zararlı,pek pis bişey.Tamam bende oynardım oyuncaklarımla ama gel gör ki böyle hayvan gibi değil,en fazla ekşinmenlerimle arkadaşlarımın barbilerini “öpüştürmüşümdür” ama onu da yapmayan çocuk zaten şimdi moda evinde çalışıyor.Bana kalırsa bi insanın büyüyünce ne bok olacağını oyuncaklarla olan iletişimden anlamak çok kolay.Kıran döken stressiz,relax adam oluyor;özene bezene oynayan,paylaşmayan herifin 17 yaşında saçları beyazlıyor.Bu öndeki arabadaki bebe büyük ihtimalle ikinci gruba dahil ama biraz daha vahim modeli bence.Havada “vuuvv,vuuuv!”,düşündükçe sinirleniyorum inceden. Hayır düşürecek sonra o çilekeş anaya o cefakar babaya zırıltısıyla hayatı yine zehir edecek.Doğduğundan beri zaten gün yüzü göstermedi gariplere ,bir de absürt atrakasiyonuyla o günün ağzına sıçacak.

Biliyorum çok küfrettim bu yazı ama rahatlamam gerekiyordu.Bu rahatlamanın ilk halkası olarak Replikas konserine gittim geçen Perşembe.Konserin sonlarına doğru elektrikler kesildi ,herkes bi anda İ.Melih’e küfretmeye başladı,sloganlara katılarak bende iyice rahatladım. Sigara yasağını bol bol deldim,buradan her seferinde efendi efendi uyaran hiçbir şerefsizlik yapmayan Nefes çalışanlara selam ederim.Elektrik kesintisini fırsat bilerek Disko Topu’nu(fark ettiysen büyük harfle yazdım,saygım büyük) çaldım.Evde varolan küçük disko topum hayvan arkadaşlarımdan birinin dizinde sektirme macerası esnasında ikiye bölünmüştü,yaslar içindeydim.Bu sefer nizami büyüklükte bir disko topum var lan.

Beni keyiflendiren şeyler sayesinde (yazının başı) yeniden kafam çalışabilmeye başladı.Mutluyum,keyifliyim…Herkesi öperim gıdıdan.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bunlarda Var:

Related Posts with Thumbnails